İhtiyaçlar, insanın tutsak edilmesinde en önemli etkendir. Yeme içme, korunma, barınma, üreme, inanma, sevme gibi ihtiyaçları karşılamak için insan kendi onurundan ödün verme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bu yüzden bazen ihtiyaçlar, onurlu yaşamanın önünde engel teşkil edebilir.
İnsanlar düşünceleri ile algılar, duyguları ile yaşarlar. Duygu ve temel ihtiyaçlar iyi tanınmadığı takdirde istismara en açık alanlardır. Kişinin, insanlığından ödün vermeden hayatını yaşayabilmesi için öncelikle duygularını iyi tanıması gerekir. Bunun için duyguların en erken yaşlardan itibaren eğitimi büyük önem arz eder.
İhtiyaçlar ve ona bağlı olarak gelişen duygularımız, bizi başkalarına mecbur eden, meftun eden, boyun eğdiren baş etkenlerdir. Temel ihtiyaçların temininde söz konusu olabilecek tehlikelerden korunmak ancak duyguların tanınması ve kontrolü ile mümkündür. Aksi halde özgürlüğümüzden ve varoluş amacımızdan taviz vermeye mecbur kalır; yaşamın anlamı ve tadını kaybederiz.
Duygu Eğitimi’nin amacı; hayatı tadında, onurlu, özgürce yaşamak ve mutlu olmak için insana kendini tanıtmak; Yunus Emre’nin de dediği gibi, "İlim ‘kendin’ bilmektir!" düsturunu kişinin kendi yaşamında uygulamaya koymasına yardımcı olmaktır.