tr
Ömer Çelik

Hakk'ın Daveti Kur'an-ı Kerim Meali Ve Tefsiri – 5

Értesítsen, ha a könyv hozzá lesz adva
Ennek a könyvnek az olvasásához töltsön fel EPUB vagy FB2 formátumú fájlt a Bookmate-re. Hogyan tölthetek fel egy könyvet?
Hat; De ki:''hak geldi;batıl yıkılıp gitti.Zaten batıl yıkılmaya mahkumdur.''(isra 17/81)

TAKRÎZ

Bizleri iman ile şereflendiren; kalplerin hayatı, ruhların gıdası ve

gönüllerin şifâsı Kur’ân-ı Kerîm’e muhatap kılan; rızâsı istikâmetinde

yaşanan fânî dünya günlerini, ebedî gufrân ve sonsuz ikramlarına vesîle

eyleyen Cenâb-ı Hakk’a nihâyetsiz hamd ü senâlar olsun!

Kalb-i pâkine inzâl edilen Kur’ân-ı Kerîm’i büyük fedakârlıklarla tebliğ

buyurarak biz ümmetini cehâlet ve gaflet karanlıklarından iki cihânın

saâdet ufuklarına çıkaran Fahr-i Âlem, Habîb-i Hüdâ, Hz. Muhammed

Mustafa (s.a.v.) Efendimiz’e sonsuz salât ü selâm olsun.

Şüphesiz ki Rabbimizin biz âciz kullarını muhatap almaya tenezzül buyurarak

yüce kelâmını lutfetmiş olması; mü’minler için nâiliyetlerin, mazhariyetlerin,

iltifatların, şeref ve izzetlerin en yücesi, en muhteşemi ve en

müstesnâsıdır…

Zira;

❃ Kur’ân-ı Kerîm; kullarını seven, rahmet ve mağfiretiyle esirgeyen, sayısız

nimetleriyle perverde kılan Yüce Rabbimizin, katından lutfettiği,

iki cihânın huzur ve saâdet haritasıdır.

❃ Bu yüce kitap, ilâhî imtihanlarla dolu hayat dershânesinin yegâne

ders kitabıdır.

❃ Bu yüce kitap, nefsânî ve şeytânî marazların kıskacında gaflet ve

cehâlet illetine müptelâ olmuş çâresizlerin şifâ reçetelerini veren ilâhî

hikmetler eczâhânesidir.

8 Takrîz

❃ Bu yüce kitap, insanoğluna ebedî kurtuluş ufuklarını göstermek üzere,

Rabbimizin en emîn ve azîz elçileriyle gönderip bir harfi bile tahrif

edilmemek üzere hıfz u emânına alarak muazzam bir şan ve şeref

bahşettiği, mûcizelerle dolu bir hidâyet ve istikâmet mektubudur.

Düşünmek îcâb eder ki, herhangi birimize resmî makamlardan bir mektup

gelse ve o mektup -faraza— mâlî bir konuyla alakalı olsa, onu tekrar tekrar

okur, anlayamadığımız veya ihmâl ettiğimiz hususlar var mı diye bir de mâlî

müşâvire veya muhâsebeciye danışırız. Gelen mektup şâyet hukûkî bir belge

ise daha da titiz inceler, bir hukuk müşâvirine danışır, işin aslını esâsını en

ince teferruatına kadar büyük bir ciddiyetle tedkik ederiz. Fânî dünya hayatımızda

bir sıkıntıya düşmemek için bu kadar ciddî bir alâka gösteririz.

Yine gurbet diyarında yaşayan çok sevdiğimiz bir büyüğümüzden gelen

mektupları, merak ve iştiyakla, hiç bekletmeden açıp okur, onu öper koklar,

yüzümüze-gözümüze sürer, ömürlük bir hâtıra kıymetinde görüp îtinâ ile

saklarız.
Ez a könyv jelenleg nem érhető el
2 001 nyomtatott oldalak
Már olvasta? Mit gondol róla?
👍👎

Benyomások

  • ceyhun mamedovmegosztott egy benyomást3 évvel ezelőtt
    👍Érdemes elolvasni
    🔮Rejtett mélységek
    💡Sokat tanultam
    🎯Érdekes

Idézetek

  • Abdulloh Ismoilovidézett4 évvel ezelőtt
    ir derviş, Hasan Basrî hazretlerinden bir şey istemişti. O da hemen ayağa kalkıp gömleğini çıkardı ve dervişe verdi.
    “–Ey Hasan, eve gidip oradan bir şeyler verseydin ya!” dediler. Hasan Basrî (k.s.) şöyle cevap verdi:
    “–Bir defâsında bir muhtaç mescide geldi ve; «Karnım aç!» dedi. Biz gaflet ettik, hemen yiyecek getirmedik. Onu mescitte bıraktık ve evlerimize gittik. Sabah namazına geldiğimizde bir de baktık ki, zavallı ölmüş. Kefenleyip defnettik. Ertesi gün, bir zuhûrat olarak, fakiri sardığımız kefenin mihrapta durduğunu ve üzerinde; «Kefeninizi alın, Allah kabul etmedi!» yazdığını gördük. O gün; «Bundan sonra bir ihtiyaç sahibini gördüğümde onu bekletmeyeceğim, hemen ihtiyâcını göreceğim» diye yemin ettim.” (Topbaş, Faziletler Medeniyeti, II, 308)
  • Abdulloh Ismoilovidézett4 évvel ezelőtt
    Beşir b. Akrabe (r.a.) şöyle anlatıyor:
    “Uhud günü Rasûlullah (s.a.v.) ile karşılaştım.
    «−Babam ne durumda?» diye sordum.
    «−Şehîd oldu, Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun!» buyurdu. Ağlamaya başladım. Beni aldı, başımı okşadı ve devesine bindirdi. Sonra da:
    «−Ben baban, Âişe de annen olsun istemez misin?» buyurdu. Ben de:
    «−Anam-babam sana fedâ olsun yâ Rasûlallah, tabiî ki isterim!» dedim.
    Şu anda saçlarım ağardığı halde, Rasûlullah’ın mübârek elinin değdiği yerler hâlâ siyah kalmıştır.” (Heysemî, Mecma‘u’z-zevâid, VIII, 161; Ali el-Mütteki, Kenzu’l-ummâl, XIII, 298/36862)
  • Abdulloh Ismoilovidézett4 évvel ezelőtt
    Birincisi; Rasûlullah (s.a.v.), ana karnında altı aylık iken babası ölmüş, dünyaya yetîm olarak gelmişti. Altı yaşına kadar onu annesi şefkatle büyüttü. Annesinin vefâtından sonra sekiz yaşına kadar dedesi Abdulmuttalip onu istisnaî bir muhabbetle yetiştirdi. Dedesinin ölümünden sonra, amcası Ebû Talib onu himâyesine aldı. Gerçek bir baba gibi onu muhabbetle koruyup kolladı. Hatta nübüvvetten sonra bile bütün Kureyşi karşısına alarak, göğsünü on sene kadar yeğeni için siper etmişti. İşte bunlar, o Yetîm hakkında ilâhî himâye ve barındırmanın beşer planında bir tecellisinden başka bir şey değildi. Dileseydi onu sahipsiz bırakıp hebâ edebilirdi. Fakat merhamet etti, onu sadefinde saklı dürr-i yetîm gibi tertemiz büyütüp yetiştirdi.

Könyvespolcokon

  • Abdulloh Ismoilov
    Tefsir
    • 9
fb2epub
Húzza és ejtse ide a fájljait (egyszerre maximum 5-öt)